15 Kasım 2007 Perşembe

Zaman Gitmelerin Zamanı - II


Bir sevdaydı yaşanan

Onca sevdalar içinde bir sevda

Yaşanıp biten geride külleri kalan

Yangınları dağlar kadar olan

Gece sancıları daha çok artan bir sevda


Bir sevda ki bir bebenin anasına muhtaçlığı gibi

Bir sevda ki ölüm anında alınan son nefes gibi

Bir sevda ki mıknatısın zıt iki kutbu gibi

Yaşandı ve bitti...

Yaşananlara bir sözüm yok amma

Biten ne var ki acılardan çarpmayı bile unutan

Zavallı yüreğimde...


Gidişindeki kopukluğu unutmak istedim

Dur demeyişimi aklımdan silmek istedim

O anda kararan dünyamı aydınlatmak istedim

Olmadı....

İçimde tortulanan acıları silmek

Haykırarak ağlamak

Gözyaşlarımı rahat bırakmak istedim

Sen gittiğinden beri akamayan gözyaşlarımı

Ama ağlayamadım...


Bin yıl oldu sanki gidişin

Sis perdesinin ardında kalan bir sevda

Tüm çıplaklığıyla varlığını haykıran

Ama gerçeklikten ayıramadığım bir hayaldi belki de

İçimde asırlardır yaşattığım bir kuştu sevdan

Acılarla beslediğim, gözyaşlarımla suyunu verdiğim bir kuş


Üzerine kilitler vurdum, kafeslere kapadım kaçmasın diye

İçimde her geçen gün çektiği acıları hissettim

Bir an... anlatacak oldum içimdeki sevdayı

Çıkan sesi tanıyamadım

Çünkü sesim bir kuştan farksızdı

Anladım ki, özgürlüğünü istiyordu

Artık gitmek istiyordu benden


Kızdım, hayır dedim olamaz

Seni besledim ben, sana yuva verdim

Sana ruhumu verdim..

Beni bırakamazdı gidemezdi

Gidişler bitmeliydi artık..

Ve yaraladım tam kalbinden o kuşu..

Vurdum yerden yere onu

Lanetler okudum, kanadını kırdım..

Acısı daha bir arttı, çığlıkları içimi yaktı


Durdum o an... naptım dedim, naptım ben

Gittiğinden beri dökemediğim gözyaşları

Şimdi sel oldu akarken yanaklarımdan

Çıkardım kuşu kafesinden açtım kilitlerini

Sardım yaralarını ve salıverdim onu kendi özgürlüğüne


Ne oldu biliyor musun sevgili

Gitmedi, bırakmadı beni

Senin yaptığını yapmadı sevdan

İsteği kilit altında yaşamak değil

Özgürce yaşatabilmekmiş bana kendini

Seviyorum dedim haykırırcasına, seviyorum be

Var mı bunun ötesi..

Seni Seviyorum...


Sema Şener

Zaman Gitmelerin Zamanı - I




Soluk bir sokak lambası altındaydık

Soğuktu Ankara, ayazdı

Yağmur yağıyordu..

Sen gidiyordun...

Ben üşüyordum..


Son kez baktım deniz gözlerine

Bakışını kaçırmanı izledim çaresizce

Gitmeliyim dedin..sustun..

Gitme diyemedim..sustum..

Bir şey söyle dedin, sustun..

Söyleyemedim.. sustum..


Kelimeler çığlık çığlığa içimde

Seçemedim birini...

Hapsettim hepsini...

Bir adım attın arkanı dönüp

Gidişin katiydi gitmeliydin

Gözlerindeki kararlılıktan anladım

Sonra durdun gitme dememi bekledin belki..

Diyemedim...


İçim yandı, üşümem arttı

Gözlerim yanıyordu

Ağlamak istiyordum..

Ağlayamadım...


Ardından uzanan ellerim bana ait değildi sanki

Islak saçlarına dokunmak istedim

Son bir kez..

Dokunamadım...


Ellerim boşlukta ne kadar bekledim yağmur altında

Ne kadar boş gözlerle baktım durduğun kaldırım taşına

Ayak izini aradım asfaltta boşu boşuna

Bulamadım..


O an.. ben öldüm.. sen gittin..


Sema Şener

Çocuk Olarak Kalsaydım Keşke


Çocuk olarak kalsaydım keşke
Acıyı dizimdeki yara zannetseydim
Yangınları sadece ocaktaki ateş bilseydim
Aşkı annemin sevgisi
Sevdayı oyuncaklarıma düşkünlüğüm görseydim

Çocuk olarak kalsaydım keşke
Siyahı bilmeseydim renk olarak
Mavi benim oyun rengim olsaydı
Gökyüzündeki bulutlara hüzünle değil
Neşeyle bakabilseydim
Hayallerim oyunlardan ibaret olsaydı



Çocuk olarak kalsaydım keşke
Bağıra bağıra ağlasam
Kahkahalarla gülebilseydim
Yoruluncaya kadar koşsam
Uykuya çok çabuk dalabilseydim

Çocuk olarak kalsaydım keşke
O zaman geceyi tanımaz
Ay’la aramda bir sihir olmazdı
Yarını düşünmeden yaşasaydım
Ölümü ise derin bir uyku bilseydim

Çocuk olarak kalsaydım keşke
Çıkarın ne demek olduğunu bilmeseydim
İki yüzlülüğü duyduğumda iki tane surat demek mi diye sorsaydım
Tüm hazinem misketlerim
Tek dostum oyuncak bebeğim olsaydı

Çocuk olarak kalsaydım keşke
Hayata masallardaki pencereden bakabilseydim
Büyükler beni tatlı yalanlarla avutsa
Mutluluk kağıt helvamdan aldığım bir ısırık olsa
Ağladığımda, içi yanan annem olsa hep yanımda
Korkuyu yıldırım ve gök gürültüsünde bıraksam
Gözlerimdeki çıldırtıcı masumluk hiç yokolmasa

Ben hep masum kalabilsem
Ben hep mutlu olabilsem
Hiç büyümesem hep çocuk kalsam
Keşke...
Keşke...
Çocuk olarak kalsaydım keşke...

(Artık, keşkeler anlamsız, zaman geçiyor hızla)

Sema Şener

Öncesi (yok) gelişin (bir ömür)

Bir destan mıydı sevdam… yoksa sevdamı destan mı yaptım ben..

Bir dağ başı yalnızlığıydı yaşadığım..
Kalabalık sesler içinde suskunluğum çığlık çığlığaydı..
Ne çok yalnızdım sen yokken ben..
Sen yokken ben var mıydım?

Çocuktum.. yüreğim çocuktu..
Ellerim, yüzüm, neşem gülüşüm çocuktu..
Aldılar çocukluğumu benden
Geriye kalan sadece cansız bir beden..

Sübyan duygularımın gidişinin ardından geldi karanlıklar..
Bir umut var mıydı benim için …
Gözlerim alışmaya başlamıştı karanlığa..
Bir el aradım kanadı kırık kuş misali..
Üşüdüm.. çok üşüdüm..



Köhne yalnızlığımın beni esir aldığı bir andı..
Ruhumun intihar eşiğinde olduğu bir zamandı..
Gökyüzündeki tek yıldıza bakarak bir dilek diledim..
O parlak ve tek yıldızdan bir tek seni istedim…

Yıllardır belki de asırlardır yüzünü hiç bilmedim
Ama sana hep yandım ben.. seni hep sevdim..
Gözün kaşın nasıldı bakışların nasıldı bilmedim
Ben seni hiç görmeden bilmeden sevdim…

Asırlar öncesinden vurgundum ben sana
Göz alabildiğince canın yandığınca sendim aslında
Ruhumun öldüğünce, yüreğimin taptığınca bendin aslında
Bir yerlerdeydin..gelecektin..
Ve. Bir gün…
GELDİN..

Karanlıkları dağıtarak “lafı uzatmayarak” geldin..
Usulca, yavaşça aynı zamanda koşarak geldin
Bilmeden, bilerek…neyse sebebi işte sonunda geldin..
Belki isteyerek… belki istemeyerek..
Ama geldin..
“senin için” dedin…”senin kaderinim” dedin
Yüreğini dinle.. ben senin için geldim dedin

İyi ki geldin..yüreğime ruhuma canıma..
Ne iyi ettin de geldin..
Hoş geldin kalbime gece gözlüm..
hoşgeldin..

Sema Şener

9 Ekim 2007 Salı

Aşkına Üşüyorum

Sıradışı bir yaşamdı seni sevmekle başlayan.




Gözleri acıyandık bakarken uzaklara..

Bir varmış bir yokmuşla başlayan

Bir masalın kahramanlarıydık..

Belki asırlar sonra Leyla ile Mecnun’un

Yitik ruhlarıydı vücutlarımızda can bulan...



Duymadığımda seslenmediğinde

Kulaklarımdaki çığlıktı ölüm...

Ve biz sonunda sobeledik ölümü en tatlı haliyle..




Çengelli iğnenin ucuna asanlardık yüreklerimizi...

Ve kan damlarken sevdayı yudum yudum içenlerdik.

Boşverenlerdik herşeye, sevdanın yeni şekline bürünenlerdik.

Yasaktın bana, yasaktım sana..

Sona ermiş görünen ama asla son olduğu bilinemeyen

bir olguydu yaşayamadıklarımız.

Sen vardın ben ise yokluktum


Adımız aşktı bizim, adımız hüzündü..

Kimsenin anlayamayacağı, bir paranteze sıkışmış kalan

noktalama işaretlerinin artık hükümsüz olduğu

bir sevdaydı adımız...

Şizofrenliğimin aykırılığı kadar aykırıydı sevdamız..


Oynadığımız körebe oyununda ebe olanlardık,

bir türlü sobeleyemediğimiz geleceğimizle..

Bakışlarla konuşanlardık, ukala ses dalgalarının inadına...

Yüreklerimizle görenlerdik, gören gözlerin aksine..

Ve biz kelimelerle sevişenlerdik tensel yakınlığı göz ardı ederek..


Ne çok sevdin beni... ne çok sevdim seni.. ne olduğunu anlamadan açılan sevda parantezimiz, yine ne olduğunu anlamadan kapandı.. Üç noktalarla devam etmek istedikçe, inadına tek nokta oluyor artık cümlelerimizin sonları.

Devrik hayatlarımız gibiydi cümlelerimiz de... düz bir hayattı oysa istediğimiz.


Belki de devrikliğiydi cümlelerimizin, hayatımızı anlamsızlaştıran.

Gittiğinde, kal diyemeyendim, iki damla gözyaşını saklayandım senin için gecelere...


Gittiğimde kal diyemeyendin yaptığın en zor seçimle...


Aşkına üşüyorum... sessizce...şizofrence..


'Seni sevmek sevgili, seni özgür bırakmaya razı olmaktı...'


Sema Şener

Aşk Gülümser İnsana





Sisli bir gecede yolunu kaybetmiş bir gemiydim

Limanına gelmeden önce..

Yıllardır karaya ayak basmamış gemicilerin

Susuzluğu vardı bende.. hayata aşka..

En çok da sana..


Asırlar öncesinden vurgundum ben sana..

Doğmadan öncede biliyordum seni..

En girdaplı gecelerimde

Tanrıdan defalarca dilediğim en büyük dileğimdin..






Kollarında kimsesiz bir aşkla geldin bana..

Senin için dedin..

Derler ya aşk ölümün sevgilisidir.

Ölümü hatırlattın o an bana.

Ölürüm dedim ben sana.

Ölürüm..


Anladım ki aşıktım anladım ki ölümdün sen bana…

Ne zamanki ölüm göze alınır işte aşk o zaman aşk..

İşte aşk o zaman gülümser insana..


Ey sevgili, en sevgili…

Bana çocukluğumu geri veren can yarım..

Çocukluğumdan kalma bir sevinçsin

Ömrümün ortasında bana bahşedilen..


Çıldırtan yalnızlığımda kanayan bir sessizlikti yokluğun..

Şimdilerde daha iyi anlıyorum sana dairmiş tüm bekleyişim…


Geldin.. artık ben varım dedin..

Geldin.. tutup elinden aşkı, beraberinde hayatı bana verdin..

Geldin..cümlelerim karaydı aka çevirdin…

Geldin.. tüm sanallığını yalanlarcasına ben gerçeğin ta kendisiyim dedin..


Tüm ruhunla beni sevdin..

Yüreğini verdin..

Tek yürek atımı sevdayı bellettin..



Hayallerim canımı yakmıyor sanrılarım acıtmıyor…

Acıtsa da ne fark eder ki..

Senden diye acıyı bile sevmişim ben..


Umut verdin..

Gelecek var dedin..

Bu bizim masalımız, masalımızda gözyaşı yok dedin..


Kapattık tüm acılarımızı beklentilerimizi

Ve içinde biz olmayan geçmiş hayatımızı tozlu bir sandığa

Ve açılmasın diye kilitler vurduk üzerine..

Tüm güzel tümceler kaldı şimdi elimizde..

Zamanı geldikçe kullanırız diye..


Ölümü göze aldık ya sevgili, aşk gülecek artık bize..

Senin arayışların benim çağrılarımdı belki

Köhne hayatın dar çemberinde bizi bir araya getiren..


Hani olmaz zamanların bir yerlerine sıkışıp kalan

Çığlıklarımızdı belki de bizi birbirimize fark ettiren..

Sendin.. bendim.. ne zaman biz olduk..

Yoksa sen bensin de ben sen miyim..


Geleceğin geçmişinde, geçmişin geleceğinde hayatımın kalan zamanlarının sayılırlığına bakarak gülümsüyorum hayata…


Ey, hayat… yaptın yapacağını.. ve eğilip beni de öptün alnımdan sonunda…


Sema ŞENER

Alışma Bana Yüreğim (Yollanmamış Mektuplar)



Kelimelerin büyüsü kayboluyor sanki yavaş yavaş.. Öncelerde tek bir kelimem yeterken yüreğine akmama, şimdilerde ise bir dizi kelime yetmiyor ruhuna dokunmama... Oysa ki, aşktan öte bir duyguyla bağlıyım ben sana..



Hani 'öyle alıştım ki sana, benden bir parça oldun sanki' demiştin bana.. Alışma sevgili, sakın alışma bana. Alışkanlık önce heyecanı unutturur sonra ardından sıradanlık gelir çarçabuk. En sonda aşk yüreğinden çıkar gider ne olduğunu anlamadan.. Alışma bu yüzden bana, ne olur alışma. Aşkımı yüreğinden çıkarma..



Her an elinden kayıverecek bir kum tanesi olduğumu düşün. En ufak bir rüzgarda uçuverecek, bir yağmur damlasıyla akıp gidecek bir kum tanesi... Önce yüreğinde sakla o kum tanesini.. Kimseler görmesin. Hani derler ya 'aşkımıza nazar değmesin'.. Görmesin kimse beni yüreğinde, sonra da yüreğinde unut beni. Yaşarım orda sessiz, kimsesiz.. Ama alıştım deme bana, hayatında olmama alışma sevgili, çünkü ben bir kum tanesiyim senin elinde.


Sana şimdilerde sadece yüreğim demek istiyorum sevgili.. Sana yüreğim demek istiyorum.. Öyle büyük ki benim yüreğim.. Şairin de dediği gibi 'seni yüreğim kadar seviyorum'.



Sana 'yüreğim' demek istiyorum, çünkü her atışında bana yaşadığımı hissettirendir yüreğim. Sana 'yüreğim' demek istiyorum, çünkü en değerli varlığım, yaşama nedenimdir yüreğim.



Bir kum tanesiyim ben..ürkek, narin, kırılgan.. öfkesi rüzgarla birleşince yüzünü acıtan bir kum tanesi.. Yüreği başka bedende atan, sevgisi dünyalar kadar olan.. Yok yok dünyalar kadar değil, ne güzel de demiş ya şair 'seni yüreğim kadar seviyorum'...



Binlerce kum tanesi içinde bir kum tanesiyim sadece..

Sana aşık, sana deli..

Bırak seveyim seni zamansızlıklar içinde..

Elinden kaymama izin verme 'yüreğim'..

Sana alışmama da..




Sema ŞENER

Adını Sen Koy




Sonu gelmez akşamların
Aşifte nazlanmalarında demlenmekte acılar..

Ötelerden gelen seslerin yankılarını dinlemekte yürek..

Henüz doğmamış yarınlara gebe olan bugünde

Yaşanacak ne kaldıysa kederden öte,

Hepsi yaşanmakta gerçekliğe inat sanrılar,

Tüm çıplaklığıyla..


Ne kalmış ki duygulardan yoksun kalmış zavallı bedenlerde..

Tüm ruhlar gönül depremleriyle sarsılmakta

Sevdadan arta kalan hayal kırıntılarında..



Acılara ev sahipliği yapan yürekte oluşan kan pıhtılarını

Aspire edemiyor hiçbir şairin çığlıklarla bağıran dizeleri..
Pes mi etti gönüller hayata karşı koyma mücadelesinde..

Gelişigüzel yaşanan olağan hayatlar dışında,

Yaşamak istediğimiz hayat mı yaşanmak zorunda kalınan..

Beyinlerin kıvrımları arasına yerleşen

Sinsi kederler daha kaç uykusuz gecelere sebep olacak?

Nihayeti olmayan duygusal intiharlar bir yerde bitmeli artık..

Bitmeli depremlerle yok olan bu canın yangınları..

Sonlanmalı küller üzerinde yapılan slow parçalar eşliğindeki tangolar..

Kelimelerin canı yanmamalı artık..

Kelimelerim susmalı..


Dilimden düşürmediğim nihavent ezgiler eşliğinde

İzin veriyorum kendime dinlenmek adına..

Kırk parçaya bölünmelere son verdim..

Gözlerim uykuya hasret..

Kirpiklerim birleşme heyecanıyla yanarken


Son veriyorum yazmalarıma...


“Bu bir veda mı.. Kaçış mı gerçeklerden... Koyamadım ben adını...Bir iyilik yap bana ve...

Hadi şimdi sen koy bunun adını”



Sema ŞENER

6 Temmuz 2007 Cuma

Desem ki Sana



İçimde kalan son umut kırıntılarını
Serpiştirdim kırlangıç yüreğime..
En üşüyen, en sen olan yanımla
Şimdi desem ki sana:
Al yüreğimi benden... Alır mısın yar..

Ellerim uzaklığından üşürken,
Gözlerim yokluğuna kanıyor..
Ruhum aşkına sürgün..
Diyebilsem sana,
Diyebilsem uzakları yakın eden sesimle,
Desem ki, al beni buralardan,
Alır mısın yar...

Gecenin en bizli bölümünde,
Yürek yangınları yakarken bedenlerimizi
Ve ben sana yanarken ama ateşsiz ama dumansız...
Desem ki sana, söndür içimdeki yangını
Benliğinde erit beni,
Dudaklarımdan parça parça al ateşimi desem...
Alır mısın yar..

Gece örtüsünü bizim için örtecek bundan sonra. Ne sen ne de ben engel olamayız bu gidişata. Gözler kanarken hasretin en koyusuna, yüreğim seninle çarpacak artık, benliğim sana emanet yar...


Sema ŞENER

Zamanın Benim






I




Tek yürek atımı olmak
Ve sobeleyen olmak ölümü..
Beraberce..
Yasaklı olan diyarın en gizemli yerlerinde..
Yaşayamadıklarımıza duyduğumuz öfkeyi
Uysallaştırabilmek seninle...
Hem de tek bir kelimeyle..
Ben sevmek için doğarken her yeni güne,
Sen sevilmek için doğuyorsun
Seninle sensizliğin olduğu yerlerde...
Çelişkiler son bulsun dedikçe,
Kendi çelişkilerimize yenilenlerdik aslında..


Uzaklıklara bakmaktan gözleri acıyanlardık.
Sevmek yaşam olgusuyken bizde,
Ölümü bile göze alanlardık sevgimiz uğruna..
Yaşayandık sevdayı..
En farklı, en doğal, en biz olan haliyle.
Yarım kalmışlıklara inat,
Tamamlayandık birbirimizdeki kayıp parçaları.
Sevdayı en doğan haliyle yaşayanlardık.
Bendim... sendin.. biz olduk,
Yasaklı olan ama her tadıyla
Her nefesiyle biz kokan sevdanın minik busesinde..
Senin olmak vardı..
Sen olmak vardı..
Gözlerinin taaa içlerine bakıp
Seni seviyorum diyebilmek vardı....

II

Her doğan güne birlikte gözlerimizi açmak
Ve merhaba demek vardı...
Teninin sıcaklığını hissederken erimek vardı
Adı bilinmez olan diyarların en köhne yalnızlığında..
Dilime yerleşen nihavent ezgiler eşliğinde
Adımlarken çılgınlığın dikey boyutlarını,
Yanmak vardı aşkına üşüyen yanımdan soyutlayarak kendimi..
Asırlar öncesine dayanan yokluğundu bugünlere ulaşmamı sağlayan.
Sendin.. belki de bendim.. ne zaman biz olduk...
Yoksa hep biz miydik doğduğumuzdan beri..
Tüm kırılganlıklarıma rağmen sevebilmek seni..
Kendi parantezimizde yaşamak özgürce..
Adı aşk olan.. tadı tuzu sen olan sevdaya yanmak alabildiğince..
Umut olmayan bugünlere inat
Eldeki yarınlarla mutlu olabilmek senin gölgen altında..
Ve sana seni seviyorum diyebilmek...
Tüm gökyüzüne yazmak adını..
Gökkuşağının renklerinde dansetmek seninle
Sana aşığım diyerek...
Seni seviyorum sevgili.. seni seviyorum...

III

Sevdalara açılan bir yelkendi sonsuzluğun....
Gecenin kokusu sinerken üzerine kelimelerin,
Kelimelerden önce harflerle dans edenlerdik..
İzlemek vardı seni derin bir boşlukta...
Sadece bakmaktı uzaklardan, dokunamamaktı..
Sen vardın...ben hep fakirdim senden uzakta...
Ağlardım bakmadığında delirdiğim bakışlarınla...
Bahar olmak vardı tapılası gözlerinde...
Sevgilim diyebilmekti en güzeli...
Sevgilim dediğini duymaktı...
Tek yürek atımı sevdamızın karanlık dehlizlerde
Kaybolmasına izin vermemekti.
Geçmişe duyulan kin gerilerde kalırken yaşamaktı sevdayı,
Yaşanmamışlıkların ruhumuzda yarattığı sergüzeştlikte...
Adım hüzündü benim...
Gözlerinin alabildiğince
Ama yüreğinin göremediğince
Hüznündüm ben ruhundan dökülen...
Adım aşktı benim...
Hiç görmediğin, hiç tanımadığın bir tattım senin dilinde...
Seviyorum diyebildiğimce özgür olmak
Ve özgürlük kanatlarını sevdana yükleyebilmekti
Akreple yelkovanın peşine takılarak..
Zaman durdu sevgili...
Bundan sonra ve bundan evvel...
Senin zamanın benim...


Sema Şener

17 Mayıs 2007 Perşembe

Öylesine Yoksun ki




Özledim seni..

Hayaline sardım kendimi,

Sen gibi kokmadım.

Gözyaşlarım içime aktı..

Yüreğimdeki ateşi söndüremedi..

Ayrılığın yükü ağır geldi,

İçime acı bir keder çöreklendi

Yürüdüm..

Yağan yağmura rağmen..

Yürüdüm..

Ellerim üşüdü..

Ben üşüdüm..

Güneşe sardım bu kez kendimi..

ama.. yine sen gibi kokmadım! !

Öylesine aciz ki bedenim..

Öylesine sen yoksun ki..






Sema Şener


Bende ölürüm o vakit



İçimde binlerce isyan çığlığı
Özgür olmak..isterdim..
İçimden tutsağım dört duvar hayatıma
Benim ama benim olmayan hayatıma
Avaz avaz sustum içimdekilerle

Sustukça kan kustum
Bu hayat benim kime ne, derken
Bi baktım, bu “kime ne” kişilerinin esiri olmuşum
Gözlerime diken gibi batıyor gerçekler
Aşk zılgıtında yüreğim, sağım solum önüm arkam sen.

Hani:
'sesi herşeyin sebebi olabilecek adam' diyor
bir şair ya...
Sesinde fırtınalar koparırım o vakit..

Hani şarkıda:
Ben aşkı sende yaşayamazsam ölürüm” diyor..

İyi ya.. ben de ölürüm o vakit..
Ne vakit..hangi vakit..
Bilmiyorum..

Sema Şener

Bana Annemi Verin


Ben hiç tanımadım annemi

Daha çok küçükken yuva bildim bu sokakları

Bana yetim bile demediler

Alnımıza yazılmış ya

Adımı hemen sokak çocuğu bellettiler



Ana kucağı nedir hiç bilmem

Sıcak mıdır abla ana kucağı?

Sahi tüm dertlerini unutur musun orda?

Ben bilmem dedim ya abla

Diyenlerden duydum ben de

Bir arkadaş var adı Memed

O bilirmiş anasını

Bazı anlatır geceleri bize de

Masal gibi gelir ya anlattıkları

Yine de dinleriz iç çekişlerle

Gözlerimiz gökyüzünde takılı

Hayalimizde canlandırırız Memedin anlattıklarını



Gizliden ağlarım bazen

Diğerlerine çaktırmam ama

Güçlü olmalısın çünkü buralarda

Bize kucak açan bu sokaklar

Birden sırtını dönüverir sana

Nasıl isterdim bi anam olmasını be abla

Sabahları yüzümü kesen ayaz yerine

Anamın sıcacık öpücüğüyle uyanmayı



Ahh be abla, içim bi tuhaf oldu

Tam şuramda bi ateş yandı sanki

Ana deyince efkar basar içime

Haykırarak ağlamak sonra da

Avazım çıktığınca

“Bana annemi verin” demek geliyor

Bu soğuk acımasız sokaklara

Ama denmiyor işte diyemiyorum

Dedim ya, güçlü olmalısın buralarda

Yoksa kaybolur gidersin aralarda



Anam yaa, şimdi bi anam olsaydı

Üzmezdim ki hiç onu

Bi dediğini iki etmezdim

“kımıldama buradan bi yere” dese

Vallahi billahi kımıldamazdım be abla

Bi anam olsa açlığı bile bu kadar takmazdım

Anneler melek derler ya

Kıyamazdı yavrusuna

Sığınırdım onun hiç bilmediğim sıcaklığına

Doyasıya öperdim onu bıkmadan usanmadan



Offff offffff Şimdi bağırsam yine

“Verin bana annemi” desem

İşe yarar mı be abla

Bu kocaman okyanus gibi hayatta


Vurgun yemiş dalgıcım sanki

Çabaladıkça daha çok acı çekiyorum

Kendimi bıraksam yitip gitmekten korkuyorum

Ne büyük laflar bunlar deme be abla

Bu sokaklar zamanından önce büyütüyorlar

İçindeki çocuğu

Dıştan kale gibi görünsem de

İçimde ben hala çocuğum be abla

Anamı bilmedim belki ama

Anasız da olsa hala bi çocuğum işte ben



Rüyamda görürüm bazı anamı

Yüzünü seçemem pek

Ama bilirim ki o benim anam

Okşar yüzümü yumuşak elleriyle

Sığınırım bende sıcaklığını bilmediğim kucağına

Hele bi oğluuum der ki sorma gitsin

İçimde bin alev yanar sanki o anda

Belki istemeden göçüp gitti bu dünyadan anam ama

Bak hala rüyalarımda bile bana analığını yapmakta



Bazen isyan etsem de

Koca hayata küçük de olsa kafa tutsam da

Sokaklarda yaşasam da ben hala bi çocuğum işte

Yanıltmasın bu gözyaşları seni

Çocuğum desem de

Yine de güçlüyüm ben aslında

Bu kırık çocuk gönlümle

Şimdi senden istesem abla

“Bana annemi verir misin? ”



Sema Şener

28 Nisan 2007 Cumartesi

Adını Hasret Koydum Yar



Senden ayrı geçirdiğim her günün

Senden ayrı aldığım her nefesin,

Attığım her adımın, içtiğim her yudum suyun…

Yaşıyor gibi yaptığım adı yalan olan hayatımın

Adını hasret koydum yar.



Sadece bana bakan gözlerinin,

Sevdamla yanan kalbinin,

Sensiz dinlediğim her ezginin,

Seni düşünerek baktığım gök kubbenin

Adını hasret koydum yar..



Sadece yaşanan bugünlerin ve dünlerin değil

Yaşanacak olan yarınların

Senden ayrı kaldığım her saniyenin

Yaşadığın şehrin nezdinde gizli sevdamın

Adını hasret koydum yar..



Sabahsız sancılı gecelerin,

Sahte gülüşlerdeki gizemin,

Benden uzakta yaşadığın o şehrin,

İçimdeki büyük ateşin

Hepsinin ama hepsinin...

Adını hasret koydum yar...




Ellerim gözlerim saçlarım hasret yüklü. Daha kaç gece, tanıklık edecek feryatlarıma...

Artık yeter.. gel desem gelirmisin bana yar...



Sema ŞENER

Yüreğime Yağmur Yağdı

Yüreğime sağanak sağanak yağmur yağdı

Bir sana olan özlemim bir de gözlerim ıslandı

Ruhum asiliğin kollarında suskun



-----Çıkıversen karşıma umulmaz bir anda

-----Bitse hasret ezgileri dilimde

-----Kalemim acıya sussa



Gözlerin değse yine gözlerime

Yüreğimin hırçınlığı diniverse

Umutlarım kurşunlanmasa



-----Kollarım artık boşluğu sarmasa

----Sevdam artık tipiye tutulmasa

----Hüzünlerim kanat takıp uzaklara uçsa



Yağmasa artık yağmurlar yüreğime

Islanmasa artık gözlerim

Bir de sana olan özlemim



----Ama ne yazık ki…

----Yine ve yeniden..



Yüreğime sağanak sağanak yağmur yağdı

Bir sana olan özlemim bir de gözlerim ıslandı



yüreğimi sel bastı.. duygularım kelepçeli.. artık azad etmeli...

Sema ŞENER

Anka'yım Ben Yokluğun Yangınında




Kangren olmuş akşamlarda,

Yarım hayatımın hüznünü yaşıyorum yine sensiz.

Geçen senelere inatla unutmak bir yana,

Kaporasını seneler evvel verdiğim aşkını yaşıyorum doyasıya..



Yokluğun içimde ateşten bir gömlek.

Her gün yenisiyle değiştiriyorum.

Her gün bir öncekinden daha çok yanıyor canım,

Her gün bir öncekinden daha çok ölüyor ruhum.


Senin sevginle hayat bulurken

Diğer yandan yokluğunla biraz daha yok oluyorum.

Gören gözlerin aksine kalbimle görüyorum seni,

Senden habersiz yaşıyorum tek başıma sana olan sevgimi..



Yokluğun içimde fırtına önceki bir sessizlik.

Her zamankinden daha çok durgunum,

Her zamankinden daha çok yaralı.

Rüzgarda yolunu şaşırmış bir kelebek misali

Salınıyor cansız bedenim sensizliğin girdabında..



Sana deli gibi aşıkken

Kollarımın hep boşluğu sarması acı veriyor.

Sözler dokunuşların yerini almıyor.

Bu yüzden ne söylesem hep yarım

Ne yazsam hep eksik kalıyor.


Artık seni özlerken acı çekmiyorum sevgili...

Başımı duvarlara vurduğumu,

Ellerimi ısırıp kanattığımı,

Kanlı gözyaşları döktüğümü saymazsan eğer,

Acı çekmiyorum artık..

Seni özlüyorum..



Ankara’nın katran karası gecelerinde, Ayazda kalan kalbimi ısıtıyorum senin sevginle Her gün daha çok sen oluyorum. Gözlerindeki alevi yangını gördükçe daha bir yanıyorum. Her yangınımda kül oluyorum.. Sonra Anka gibi küllerimden doğuyorum seninle yeniden her yeni güne..


ve gözlerim uykuya merhaba diyene kadar yine ve yine başlıyorum yanmaya.. uykunun kollarına bıraktığımda kendimi biliyorum ki tamamen kül yığınıyım o an. Güneş ışınlarıyla üzerime doğana dek küllerim savruluyor karanlık dehlizlerde. Gözlerimi açtığım an, adın dilimi, hayalin ruhumu, aşkın kalbimi yakmaya başlıyor yeniden ve yeniden..



Sema ŞENER

Yüreğimiz Cenderede

Avuçlarındayız acının, git gide daha çok sıkıyor bizi
Yüreğimiz cenderede kan damlıyor gözlerimize
Ve biz her gün biraz daha eriyoruz içimizdeki ateşle
Dumanı sen..nedeni ben..

Göz görmeyince de katlanmıyor gönül
Ferman yazsam aşkımıza okuyan kül olur
Türkü olsak dillerde bende aksam nağme nağme yüreğine
Ama..Suskunum ben..nedeni sen..

Dokusam nakış nakış sevdayı içine
Ellerin her dem saçımı okşar mı?
Yar yüreğim kelepçede sana tutsak
Sahibim sen..nedeni ben..

Gözyaşlarım dansediyor gözbebeklerimde
Boğazımda esir kelimeler yutkunsam ölürüm sanki
Gökyüzü kanarken kendi kızıllığına
Ölen ben..nedeni sen..

Aşkın ete kemiğe bürünmüş şeklisin sen..Soluduğum hava, aldığım nefessin sen.. Bu dünyaya geldiysem nedenisin sen.. Neye yarar bu can sensiz... yaşıyorsam sebebi sensin..

18.03.2007
Sema ŞENER

Sen...Uzaktaki Sevgili




Sen..uzaktaki sevgili..

Gel.. yoruldum artık seni sensizlikte yaşamaktan

Oysa ne kadar yalnızsam ben o kadar seninleyim


Yaradılıştan beri en derinlerde saklıyordum seni

Kimseler ulaşamasın diye hala en derinlerde tutuyorum..

Bana saklıyorum seni…

Kimselerle paylaşamıyorum..


Her şeyin başında içinde ve sonundasın….

o kadar içimdesin ki.. o kadar benimsin ki..

Tüm varlığında ağ gibi sardın yüreğimi



Sen..uzaktaki sevgili.

Tüm şiirlerimi sana yazıyorum

Klavyeme tenin diye dokunuyorum

Seni çiziyorum satır aralarına

Seni çağırıyorum avaz avaz…

Duyuyor musun?



Kaç zamandır sana üşüyorum

Sana yanıyorum kaç aydır..

Sırılsıklamım aşkından

Yüzüm gözüm saçlarım oldun sen..

Her aynaya bakışımda seni görüyorum..


Yüreğim küle döndü..

Sana ne kadar ihtiyacım var

Görmüyor musun?



Sen... uzaktaki sevgili...

Seni içiyorum her sigaramda

Gözlerimde tütüyorsun.

Seni nasıl sevdiğimi bilmiyorsun..


Her gece seni uyuyorum

Her sabah sana uyanıyorum

İsmin hala dudaklarımda mühürlü..

Bir gün ismini tüm dünyaya haykıracağım

Biliyor musun?



Sema Şener

Kokunu özledim


alıntı...

Böylesine Sevmek [Hayatım Sen]


Bir köşe başında avuç açmak umutlara
Sonra da katmer katmer yanmak acılarla
Hasret yangınlarıyla kanka olmak
Ardından okumak gözlerinden tüm geleceği
Sevdamın yankısıyla ruhumu acılara gark etmek
Yaşamın ağırlığının çökmesi omuzlarıma
Ve yığılıp kalmak bir kaldırım taşına
Ama her şeye rağmen umutlu olmak
Gülümseyerek bakmak hayata
Bir çocuğun ürkek bakışlarında yakalamak merakı
Kalbini bir zincirle boynuna asabilmek gösterişten uzak
Hayalimdeki sana dokunabilmek gerçekliğe inat
Parmak uçlarımdaki hislerin yansıması yüzüme

Ey içimi yakan güneşim
Ne kadar yaklaşsam sana küle dönerim
Uzaklaşırsam senden ayazda kalır yüreğim
Sevmek, çok ama çok sevmek
Alıp başımı bu şehirden gitmek
Ve seninle bir ömür geçirmek

Hayal mi? Gerçek mi?
Ya umut?
Suskunluğum diz boyu.

Tüm bunlar ne biliyor musun?
Sevmek..sadece sevmek..
Her şeyi bir kenara bırakıp
Tüm acıları uçurumdan atıp
Delicesine sevmek..
Bu kadar çok seviyorum demiyorum
Böylesine seviyorum seni diyorum.
Biraz hayat, biraz gerçeklik, biraz aşk
Ve en önemlisi vuslat arkası gelen hüzün
Ortaya çıkan ise devasa bir sen.
Seni çok değil kocaman değil
Böylesine seviyorum işte
Masal değil hayatımın ta kendisi
Gelecek göz kırpıyor omuzlarının üzerinden
Sen hayatsın, hayat da sen.


29.03.2007

Sema Şener

19 Nisan 2007 Perşembe

Ömrüm Yanıyor



Hayalim kadar yakın,

Gerçekler kadar uzaksın bana..

Yürek yangınlarına alıştım ama

Sana adanmış olan ömrüm yanıyor yar



Tutki rüzgar bile ağlıyor küllerimizi savururken

Tutki yağmur yağıyor ruhuma

Tutki gözlerimde danseden yaşlar iniyor sağanak sağanak

Bilki hiçbir suyun söndüremediği tek yangınsın yüreğimde



Özlemin yakıyor ya hani beni

Bir ahh.. çeksem!

Yanarmıyım bende Ferhat gibi

Küllerim rüzgara karışıp da

Bulur mu oralarda seni



Gitmeseydin yar..

Kopası boynumu bükük koymasaydın buralarda

Ama..

İşte gidiyorsun..

Lanet olsun..


Sema Şener

Ölüm Koynumda




"Her aşk kendi masalını yaratırmış..."


Sensiz olamam yar ben sensiz yaşayamam

Bilmez kendi masalını yaşamayanlar

Bilmezler nasıl yanılır bir aşk uğruna

Nasıl candan vazgeçilir nasıl ölümüne sevilir

Nasıl bir söz için uğruna ömür tüketilir

Ben senin için vazgeçmişim canımdan

Ölümü bile sevmişim sırf senden diye yar



Geceye sırnaşan hüzünlerle oynaşan

Deli bir sevdaya gark olmuş yüreğim

Kaşına gözüne sözüne yandığım

Gözlerinden kurşunlandığım bir sevda

Her günü masalın bir cümlesini oluşturan

Büyülü anlarımızı yaşayamadığımız hayatımızdan çalan

Bizi çıldırtan.. kudurtan.. öldüren bir sevda..



Her gece başımı yaslarken gecenin siyahına

Nedenleri keşkeleri teslim ediyorum

Yarınların umursamaz kahkahalarına

Elimde kalan sen, sonra sen ve en son yine sen

Biliyorum ki ne giderse gitsin benden

Bana kalan her zaman yine ve yine sen



Yokluğun...

Acı hüzün karması

Sensizlik...

Ölümün diğer adı



Acı ve hüzün arkası gelen bir ölümsün sen…

Ölüm senin olamadığın yerde sevgili..

Ölüm benim koynumda…



“Söylesene nasıl yaşar bu beden sensiz”


Sema Şener

Ankara Ağlıyor Yokluğuna Gülüm



Dışarıda keskin bir ayaz
Kanımı donduran bir soğuk
Bulutlar yağmur yüklü
Ha ağladı ha ağlayacak
Hiçbiri umurumda değil inan
Bir ben değilim ki ağlayan ardından
Ankara ağlıyor yokluğuna gülüm

Geç kalmış bir aşk can çekişiyor bu şehrin ruhunda
Ne sen kurtarabilirsin onu ne de ben
gecikmişliğinin cezasını çekmekte ayaz tutmuş yüreklerde
Gökyüzü bir başka ağır bugün
Ben bir başkayım
Ellerimde geç kalmış bir aşk
Gözlerimde buğulu bir hüzün
Bir ben değilim ki ağlayan ardından
Ankara ağlıyor yokluğuna gülüm


Satır aralarına gizlenmiş bir özlem
Nereye gitsem nereye baksam hep sen
Ilık bir kan damlası yüreğimi ezen
Dayanmaz yürek dedikçe inadına seven
Sen sen sen..
Yokluğun bile varlığımken
De bana yar yetmez mi bu hasretlik
Dilimde ayrılığın acımasız ezgisi
Gözlerimde hala hüzün
Bir ben değilim ki ağlayan ardından
Ankara ağlıyor yokluğuna be gülüm..



Sema Şener

18 Nisan 2007 Çarşamba

Çare(Siz)Lik



Ne çok sensizim bu şehrin sessizliğinde

Sensizliğinle sarılmışım çepeçevre

Ve ben biraz daha çaresiz

Biraz daha kimsesiz

Biraz daha sensiz

Ben sensiz sen bensiz



Sensizlik kokuyor düşlerim..

Ve hasretin..

Gelip tam ortasında patlıyor yüreğimin

Gözlerin kime bakar

Ellerin kimi tutar

Bensiz misin sen de sensiz olduğum kadar




Yoksun ya hani

Gittin ya hani buralardan

Hergün biraz daha ölüyorum

Sonu gelmiyor sensizliğin


Ve ben yar..ben sana susuyorum



Kelimeler düğümlü boğazımda.

Yutkunsam.. geçer mi..

Kuşlar eşlik ediyor yasıma

Yer gök inliyor feryadıma

Bir çare yok mu...

Yok mu bir çare..


Ölüyorum bu şehirde sensizliğin gölgesinde..Ve ben avaz avaz kusuyorum içimde biriken kanı gökyüzüne ... Kimbilir belki bundandır bu şehrin her akşam ölmesi kendi kızıllığında



Sema ŞENER

Çocuklar Ölmesin





Uçuşan mermilerin
Patlayan bomba seslerinin arasına,
Minik bir çocuğun çığlıkları karışıyor..
“Beni öldürmeyin, ne olur..
Yaşamak istiyorum ben
Yaşamak istiyorum
Daha çok küçüğüm beni öldürmeyin”
Ne yazık ki…
Seni duymuyor bu canavar yürekler, çocuk..
Gözlerini bürüyen kan,
Kör etmiş onları..
Vicdanlarının sesini duymamak için
Kapattıkları kulakları, senin sesini duyamayacak kadar sağır..
Her fırsatta dünya barışı diyen diller,
Barış adı altında dünyayı katlettiler..
Yine bir bomba sesi..
Ardından..
Bir kurşun..
Adres sormuyor..
Küçük aciz bir beden sarsılıyor..
Gözlerinde “neden” sorusu..
“Neden duymadınız beni”
Ah be çocuk..
Demedim mi onlar seni duyamayacak kadar sağır
Onlar insan olamayacak kadar zavallı
Ama sen..
sen o kadar tertemizsin ki
Çevrendeki kirli dünyaya rağmen
Bembeyaz senin için
Kararttılar işte içindeki ışığı
O anda aklından neler geçti çocuk
Artık oynayamayacağın oyunlar mı
Yoksa bir daha yiyemeyeceğin şekerler mi
Gökyüzünde uçuşan bombalar yerine
Bir daha hiç uçuramayacağın uçurtman mı
Anneni mi istedin yoksa yanında
Onun için mi ellerini son bir gayretle uzattın ileriye
Ah be çocuk.. ahhh
Ya o gözündeki kanlı bir damla yaş neden
Ciğerimi yaktın, yüreğimi kanattın..
İnsanlığımdan utandım be çocuk..
O uzanan minicik elinden tutup
Bambaşka bir dünyaya çekmek isterdim seni
Sana zalimce uzanan o silahlı elleri kırmak isterdim bir bir
Çektiğin acıları onlara da çektirmek isterdim
Ama..
Ne yazık ki ben bir insanım..
Ne yazık ….
Artık utanıyorum bu sözü söylerken..
Lanet olsun..
Ne yazık ki ben bir İNSANIM…

Çocuklar ölmesin
Onlar oyun oynasın şeker yesin
Neşeli çığlıklarıyla ortalık inlesin
Çocuklar ölmesin..
Ölümün ne olduğunu bile bilmez onlar
Onlar o kadar masum ki..
Çocuklar ölmesin
Daha çok küçük onlar, canlarını yakmayın
Ne olur..
Artık çocuklar ölmesin..

Sema Şener

17 Nisan 2007 Salı

Hayaller mi gerçekler mi



Son zamanlarda ben de takıntı oldu hayat.... nerden takıldım kaldım, nasıl bu kadar kendimi kaptırdım bilmiyorum. İçimde bir yerlerde sürekli çağlayan bir şeyler var, nedenini bilmediğim.. Belki de hayata takılıp kalmamdı bir yerlerde kimbilir? Belki de hayatın kıyısında bile olmamamdı.

Peki, nedir ki hayat? Sözlük anlamına baktım geçenlerde. şöyle diyordu H harfinin hayat yazan o gizemli bölümünde. Hayat- canlıların doğumdan ölüme kadar etkinliğini sağlayan olguların tümü, yaşam. Ne garip değil mi, etkinliğini sağlayan olgular diyor hayat için. Ne etkinliği, kim belirliyor bu etkinliği, bizler mi...hayat mı? Hayat bu etkinliği yaşamamız için fırsatlar sunuyor, biz o etkinlikleri bize hayatın izin verdiği ölçüde yaşayabiliyoruz. Yargılayamıyoruz hayatı. Devasa hayatın karşısında bizler neyiz ki? Ufacık, önemsiz toz zerrecikleri. Üflese üzerimize hayat, dağılıp gidiyoruz kendi yarattığımız minicik dünyalarımızda. Çok da umurunda değiliz hani. Çırpındıkça yarattığımız girdabımızda yok ediyoruz kendimizi. Oluruna bırakınca da o devasalığın içinde yitiyoruz, kayboluyoruz. Aslında hiçbir şey yapmamakla, bir şeyler yapmak arasında da pek bir fark yok gibi.
Kimbilir kaç kez hayatın anlamsızlığını sorguladım. Hayat anlamsızsa bu anlamsızlığın bizi neden bu kadar derinden etkilediğini düşündüm. Kaç kez kelimelerin altında aradım bu anlamsızlığın cevabını. Hayatın anlamsızlığına kendi anlamsızlığımı da katıp iyice bölündüm sonraları. Ne çok cevapsız soru vardı aslında. Bir zaman geldi cevap aramaktan vazgeçtim.

Kapat perdeleri !
Kapat ki, yalnızlığın başlasın...
Ürkme !
İyidir insanın kendi kendine kalması.
Alışmalısın...
(Okan Savcı)

Yalnızlık ürkütücü gelir çoğu insana. Öyle değildir oysa. Kalabalıkta boğulmak nedir bilir misiniz? Bir hengamede yokolan çabalar, dostluklar, arkadaşlıklar, boşuna yaşanan yıllar, zamansız gidişler, zamansız gelişler, kavgalar, kıskançlıklar ve savaşlar.. ve aşk. İçlerinde en sakini gibi görünüyor ama aşk da iki kişiliktir. Yalnız değilsindir. Senin dışında bir kişi daha girerse kendi ellerinle inşa ettiğin dünyana, temelleri sarsılmaya başlar ve ardından yıkılmalar. Tek kişilik yaşamak ne kadar ürkütücü görünse de daha az tehlikelidir. Yani iyidir insanın kendi kendine kalması..

Hayalleri de tehlikeli bulur çoğu zaman insanlar. Gerçeklikten daha mı tehlikelidir sizce hayaller? Kendi istediğin şekilde bir dünya yaratmak, hayatın etkinliği sağlamak için yarattığı olguları hiçe sayarak, kendi olgularını kendin yaratman daha mı tehlikelidir. şöyle sormalıyım belki de, mutluluğun kendi ellerindeyse ve bunu hayallerinle sağlayacaksan bunu bir tehlike olarak görmek nasıl bir inançtır. Bu kadar mı korkuyoruz mutluluktan, bu kadar mı yozlaşmış, katılaşmış yürekler ve beyinler. Laf aramızda beni de tehlikeli görüyorlar... hayallerimle yaşadığım için tehlikeli diyorlar bana. Daha da açığı deli diyorlar.

Hayat aslında bir düş! Bir gün düşeceğiz toprağave hayat denen bu düşten ilk kez uyanmış olacağız.

Biliyor musunuz, hayallerimde herşey mavidir benim. Denizlerin rengi, düşlerimin rengi, umudumun rengi, hayatımın rengi... bu yüzden denizlere baktığımda, ya da bir hayal kurduğumda, bir umudum olduğunda kendimi seyreder gibi olurum. Daha az acı vardır benim tek kişilik dünyamda. Peki bu beni tehlikeli mi yapar. Hırsları yüzünden birbirlerini katleden insanlardan daha mı tehlikeliyim ben? Hiç anlayamadım insanları?, tabi onlar da beni :) hani çok da önemli değil beni anlamaları... çok zaman önceydi, ama ne kadar zaman önceydi hatırlayamıyorum, bıraktım insanlara kendimi anlatmaktan.

Şimdi ne mi yapıyorum, kendimi kendime anlatıyorum. Kendimle yüzleşiyorum. Tüm kişiliklerimle (!) yüzleşiyorum. Sevmesem de bu hayatı, sevmesem de yaşamak zorunda kaldığım dünyayı, ben kendimi seviyorum. Ben kendimi çok seviyorum :) Daha sık yapmalıyım sanırım bu yüzleşmeleri...

Peki ya sen, sen hiç yüzleştin mi kendinle?
Açığa çıkartmaya korktuğun diğer kişiliklerinle.. yüzleştin mi hiç?

İşte şimdi tam sırası...
Cesur ol, farkın olsun...

Sema Şener

Bunca Kalp Kırıklıklarına Rağmen, Küçüklüğümde Yaptığım Gibi Rüzgarı Arkama Alıp Bağırmak İstiyorum

Bunca Kalp Kırıklıklarına Rağmen, Küçüklüğümde Yaptığım Gibi Rüzgarı Arkama Alıp Bağırmak İstiyorum
. . . . . . . . . A C I M A D I K İ ! . . . . . . . . .